Rakı sofrası dostlukları, kadeh arkadaşlıkları çok güzeldir. En önemlisi de uzun soluklu olur bu dostluklar, uzun ömürlü de olurlar üstelik. Bizim ilk gençlik yıllarımızda genellikle “Hemdem Sofrası” tabiri kullanılırdı rakı sofraları için. Bilindiği gibi hemdem sözcüğü paylaşmak ve kaynaşmak, daha doğru bir ifadeyle “paylaşarak kaynaşmak” anlamına gelir. Zaten rakı sofralarının en anlamlı özelliği de hemen her şeyin paylaşılmasıdır.
Rakıyı da, mezeyi de, gamları ve kederleri olduğu gibi neşeyi de mutluluğu da olabildiğince paylaşırız bu anlamlı sofralarda. Hâsılı, dostluk köprülerinin atıldığı, unutulmaz dostlukların kurulduğu bu sofralarda hayatın hemen her gerçeği paylaşılır.
Üstat Ahmet Rasim rakı sofralarının şahane dostluklarını bakın nasıl anlatmış bizlere:
“Meyhane arkadaşlığı büyük bir arkadaşlık sayılır, her türlü dayanışma ve yardımdan geri kalınmaz. Hatta onlara hatırları uygun bir şekilde sorulur, bir gece bulunamayanın o gece kesinlikle yararına konuşulur, selamlar bırakılır, üstelik ertesi akşam gelemeyecek olan izin istercesine bir başlangıçla gelemeyeceğini bildirir. Akşam verilen söz ertesi sabah unutulmaz mutlaka yerine getirilirdi. Şölenler, çağrılar, gezintiler, saz toplantıları, kır eğlenceleri, deniz sefaları, mehtaplar (çilingir sofralı kayık âlemleri), ‘yaran-ı ba sefanın’ (sefalı dostların) çabalarıyla düğünler, kına geceleri yapılır. Meyhaneci bile böylesine anlamlı toplantılarda hazırlık düzenlemek ve hizmet etmekle birlikte aralarında bulunmayı cana minnet bilirdi.”
Üstat Ahmet Rasim Beyin yaşadığı dönemde kadeh dostlarına gösterilen bu zarif ilgi ve anlamlı vefa ne güzeldir ki bugün de adabıyla içilen sofralarda dostlara gösteriliyor hâlâ. Değişik turistik tesislerde ve müstakil işletmelerde hizmet (servis) bölümünün hemen her kademesinde görev aldım. Hem meyhane müdavimi hem de emektar bir hizmet erbabı olarak yetmiş yılın üzerinde bu anlamlı sofralarda bulundum ve bulunmaya da devam ediyorum.
Şu hususu da rahatlıkla söyleyebilirim ki bu sofralarda kurulan dostluklar kalplerde yer alır, gönüllerde yaşar. Bize özgü bu dostluk anlayışını sadece rakı sofralarına bağlamak da sanırım pek doğru olmaz. Bizim yaradılışımızda mevcut bu hasletler çünkü. Bunun için de yapımıza çok uyuyor bu sofralar. Bu da işin bir başka güzel gerçeğidir aslında.
Hemen her yönüyle özen isteyen bu anlamlı sofrayı Şair İsmail Bengi Bey “Çilingir Sofrası” başlıklı o eşsiz şiiriyle bakın ne kadar güzel dile getiriyor:
Dertler güler, gam susar çilingir sofrasında
Unutulur kederler yudum yudum aldıkça
Muhabbet koyulaşır kadehler boşadıkça
Makam, unvan bir olur çilingir sofrasında
Laftan lafa geçilir, tane tane içilir
Kişilerin pahası bu sofrada biçilir
İçmeyi bilmeyenler yavaş yavaş seçilir
Kadeh dostları kalır çilingir sofrasında
Bu sofrada buluşur gerçek dostlar her zaman
Dostluk sofralarıdır bu kurulur zaman zaman
Dertlerden, acılardan bunaldığımız zaman
Huzur verir bu sofra saygı gördüğü zaman
Günlerin, haftaların, bazen aylar yılların
Özlemine dindiren aziz bir sofradır bu
Kadehler araç olur, bade ise bahane
Çilingir sofrasında tüm dostluklar şahane
Dostluklar çok güzel, hele hayatı dostlarla birlikte yaşamak çok daha güzel. Bir de bu sofranın kuralları eksiksiz ve tam olarak uygulanıyorsa eğer değme gitsin işin keyfine. Bir başka ifadeyle geleneği ve göreneğiyle, jargonu ve ritüeliyle, ölçüsü ve kararıyla olduğu zaman gerçekten de ortaya muhteşem bir manzara çıkıyor.
Daha nice dostluk ve dostlar sofrasına.
Hoşça kalın…
Alıntıdır. ; Vefa Zat